Tercüman Dergi, Yıl 2, Sayı 3
Gürhan Gürses, RUŞENDİL
Baktığı ne bir ressamın en meşhur resmiydi duvarda duran ne de usta bir fotoğrafçının deklanşöründen çıkmış fotoğrafıydı. Ne bir film karesiydi ekranda izlediği ne bir dans gösterisiydi sahnede icra edilen. Belki size çok da inandırıcı gelmeyecek ama onun gözünü kırpmadan baktığı ve dakikalarca önünde durduğu şey bir aynaydı.
Efsanelerdeki taş kesilme motifinin modern zamanda vücut bulmuş şekli gibi duruyordu.
Kaç dakika geçti öyle ama bu dakikaların her biri yüzyıl gibi geliyordu. Evdeki herkes onun bu sabitkadem duruşunu büyük bir korku ve sessizlikle izliyor, bir şey yapamamanın vermiş olduğu rahatsızlıkla da kimse yerinde duramıyordu. Bir şey yapmayı isteyip de yapamamak insanı mahveder. Bir ara ellerine gözüm ilişti Albay’ın, kapalıydı. Sımsıkı hem de. Avucunda bir şey sakladığını düşündüm ve bu sakladığı şey her neyse mutlaka onun bu taşlaşmış haliyle bir bağlantısı vardı.
Temmuzun insanı eriten sıcağında yüreğimize kar serinliği getirip bizi mutlu eden ve ikisi özel olmak…
Acının ne dili var ne dini ne rengi ne de ırkı. Kim ayırır etle tırnağı……
“Sizin hiç babanız öldü mü? / Benim bir kere öldü kör oldum. / Yıkadılar aldılar…
“Benim çocuğum yapmaz!” demeyin. "Bunu yapanlar Karakoçanlı değil!” asla demeyin. “Bunu yapan dışarıdan birileri.” hiç…
Gönüllere sevgi tohumları ektiler. Bilemedik yaşarken kıymetlerini, Bir bir rahmet diyarına aktılar. Eksiliyoruz bir bir.…
Cahit Zarifoğlu'nun ölüm yıldönümü. Öyle ama şairler ölmez. Şiirleri yankılanıp durur kıyamete değin şu gök…
This website uses cookies.