Yazar, uyanır uyanmaz “Acaba bugün ne yazayım?” diye düşünürken ilk cümle gelip takıldı diline: “Sana uyanmak ne de güzeldir sevgili” diye. İşi gücü sevmek ve sevdasını doyasıya yaşamaktı; dili döndüğünce, eli tuttuğunca, dağarcığı yettiğince yazmaktı, dağdan eriyip gelen kar suyu gibi berrak, duru ve soğuk bir şekilde sevgilinin yüreğine akmaktı. Onu baştan ayağa ve içten içe fethetmekti.
Yazmak uyanık olmak, herkese ve her şeye karşı pürdikkat kesilmek demektir. İşte bu yüzden yazar da sevgiliyle alakalı her şeye kulak kabartıyor, gözlerini fal taşı gibi açıyor, aklını dinç, kalbini aşkla tutuyordu. Hemen klavyenin başına geçti ve hikayesine başladı. Ona mesajlarla hitap etmek, aşkını milyon kere milyon olsa da yine ona söylemek istiyordu. Aşk, ifşa etmekti içte saklı duranı! Hem ifşa etmeseydi aşkını, içinde sır gibi tuttuğu aşkı zehirlerdi onu. Aşktan gayri ne yatırımı vardı ki bu yaşamda? En büyük yatırım kalbe yapılan yatırım değil midir? Para, mal mülk, makam mevki nereye ve ne kadar mutlu edecekti insanı? Kalp, dünyevi ve maddi olanla ne kadar çarpacaktı daha? İçindeki aşkı ve coşkuyu haykırmak ve bir nevi rahatlamak istiyordu yazar. Bu, çam ağacından akan reçineye benzemek gibi bir şeydi, çatlak bir kovadan sızan suya, bir kayalığı yarıp çıkan tohuma… Yazmak güzeldi ama severek yazmak daha güzeldi.
“Sana uyanmak harika bir şey sevgili! Bir bebeğin dünyaya merhaba deyişi, bir tohumun toprağı yarışı, bir damlanın sedefin içine düşüşü, bir çiçeğin açışı gibi bir şeydir sana uyanmak! Bu bir mucizedir. Gözlerini görmek, cennetin kapısına bakmaktır. Dudaklarından öpmek cennetin en tatlı yemişlerini tatmaktır. Dokunmak sana yaşadığıma inanmaktır sevgili! Varlığını ve her zerreni cennete yokluğunu da cehenneme teşbih ettiğimi unutma sakın!” Durdu yazar, yazdıklarını okudu, gülümsedi. Her gün yeniden seviyordu ve daha çok seviyordu. Aşkı katlanarak artıyordu, aşk katlanmak değil de neydi şimdi?
Sevgili uyanmış mıydı acaba, uyuyor muydu yoksa! Onu uyurken seyretmek anı dondurmak değil miydi? Bir meleğe bakmak, bir çiçeği seyretmek… Rabbi sevmek ve rabbe şükretmek değil miydi vermiş olduğu bu güzellik için?
“Sana uyanmak muhteşem bir şey sevgili! İnsanların caddelerde akışı, suyun çağıldayışı, havanın tatlı tatlı esişi, çiçeğin açışı… Bir yaşam sevinci dolar kalbe, yaratılan her şey daha bir canlanır. Her hücrem ‘İlle de ille sen’ diye parçalar kendini.”
Yazmanın ne kadar kutsal bir meslek olduğunu düşündü yazar. Akıldan geçenin, kalpte olanın kağıda dökülmesi ve oradan da insanlara aksetmesi ne de şahaneydi, sihir gibi bir şeydi bu! Kelimeler kalbi fethetmek için sefere çıkan askerlerdi. Her biri taşıdığı anlam itibariyle birer vurucu silahtı ve kalbe isabet oranı yüzde yüzdü. Aklı rehin alması, kalbe posta koyması olağandı. Yeri geldi mi bir çiçek oluyordu kelimeler sevgiliye sunulan, yeri geldi mi de bir silah oluyordu sevgiliye tutulan. Tekrar yazmaya koyuldu yazar, yok yok sevmeye koyuldu diyelim çünkü hem sevgiliyi hem de yazmayı çok ama çok seviyordu.
“Sabah sana uyanmak güzel bir şey sevgili! Güneş seninle güneştir, mavi seninle mavidir, toprak seninle topraktır. Şen şakrak öten kuş seninle neşelidir çatı saçağında. Binbir renk ve rayihayla açan çiçek seninle çiçektir dalında. İnsanlar seninle insandır bu yalan dünyada.”
Yazdıklarını okudu baştan sona. Bir mutluluk yayıldı o an cana. Sanki sevgiliye uyanmıştı ve bunları onun yüzüne söylüyordu. Noktayı veciz ve leziz bir şekilde koyuyordu mesajının sonuna: “Aşk” diyordu “bundan fazlası da değil eksiği de!”
KAPTAN
Bir yanımız Narin çocuk… Bir yanımız Sıla bebek… Bir yanımız Diyarbakır… Bir yanımız Tekirdağ… Kuzeyi…
Bir çocuk vardı alışveriş merkezinin önünde. Elinde selpak, ayağında terlik, burnunda sümük, dudağında uçuk…Gözünde kapkara…
TELMİH DERGİSİ, SAYI 31, FİLİSTİN ÖZEL SAYISI Elimde hoparlör ile bir kamyonetin kasasında mahalle mahalle,…
TELMİH DERGİSİ, 32. SAYI, TELMİH SOHBETLERİ 1.Bize Gürhan GÜRSES'ten bahseder misiniz? İyilikten, güzellikten ve sevdadan…
Filistin ölü çocuklar ülkesi... Netanyahu da bu işin taşeronu. Ve onu alkışlarla karşılayan eller kurusun.…
This website uses cookies.