İnsanın siyahı beyazı olmaz ama kalbin siyahı beyazı olur. Kalbi siyah olmaktan koruyun kendinizi. İmtihana yüzünüzün rengiyle değil kalbinizin rengiyle çekileceksiniz.
Kudret eliyle verilmiş olanı beğenmeyiz de kul eliyle onu şekillendirmeye çalışırız. Vardır elbet hikmeti diye akletmeyiz de kendimize eziyet ederiz. Eksiksiz verilmiş bir kıyafet için teşekkür etmeyiz de yok şurası böyle burası öyle diye serzenişte bulunuruz. Ne diyeyim?
Onun kalbi beyaz ama, aklı hür, sesi gür, imanı bol, vicdanı ak u pak, gönlü derya! Yüzü simsiyah olsa ne çıkar! Siyah olsa ime zarar, beyaz olsa kime yarar! Herkes et ve kemikten giyinmemiş mi? Kumaşı rengarenk diye insanları suçlayacak mıyız? Hem onu Allah yaratmış öyle, kudret eliyle boyamış yüzünü. Ondan daha büyük bir ressam mı var? Ondan daha büyük bir sanatkâr mı var? Yüzü gözü boya içinde ve estetize edilmiş olanlara bakın da hakkın vermiş olduğu rengi şekli değiştirmeye çalışanlara üzülün.
Nakkaşım Rabbimdir. O en güzel surette ve sirette yaratmıştır kulunu da kulu farkında değildir! Kaşı gözü, eli ayağı tam olup da şükretmeyiz! Ya bir uzvu eksik olan ne demeli o zaman? Okurken gözyaşlarınızı tutamayacağınız bir hikayeyi paylaşmak istiyorum bugün sizlerle. Her türlü ayrımcılığın kol gezdiği ve yurt edindiği kalplere belki de şifa olur bu hikaye! Yüzü kara diye dışlanan var da kalbi karadır diye dışlanan yok! Teni karadır diye uzak tutulan var ama ruhu karadır diye ırak edilen yok! Dışı mamur içi harap olmaktansa dışı harap içi mamur olmayı yeğlerim. Bu zamanda para eder mi bu, diye sorarsanız eğer evet para etmez ama Rabbimin katında kıymetim olur derim.
Rabbim sen en güzeli bilensin, en doğruyu, en şaşmazı…Bizleri yolundan çıkanlardan eyleme, hakkı bilenlerden eyle! Kudret eliyle yüzü nakşedilenlerden eyle, kalbi sen aşkıyla atanlarda kıl bizi, gönlü sen mürekkebiyle tezhip olanlara meylet, sen hattıyla kaderi yazılanlara ekle bizi.
Yüzü simsiyahtı. Ama kendisi boyamamıştı ki! Kaldı ki, kalbi bembeyazdı. Buna rağmen onu basite alanlar vardı. Dedi ki:“Ya Resûlallah, yüzümün siyahlığı cennete girmeme mani midir?” Peygamber efendimiz ona dönüp “Asla!” der. “O halde beni insanlar niçin hor görüyor, kimse bana kızını niçin vermiyor?” “Amir Bin Veheb’in evine git ve: ‘Resûlullah selamı var, kerimeni bana nikahlamanı emretti.’ de.” Siyah yüzlü genç hemen adrestedir. Kızın yanında babaya selamı aynen tebliğ eder ve teklifi de açıkça anlatır. Baba kızgın, hemen reddeder. Ancak, teklifi dinleyen kızcağız babasını ikaz eder: “Babacığım, vahiy gelir de sonra seni mahcup eder. Ne biliyorsun bu olayı Rabbimin emretmediğini? Efendimizin o emri tebliğ buyurmadığını? Hemen git, Resûlullah’tan özür dile ve beni o gence nikâhla. Resûlullah’ın uygun bulduğunu ben de uygun bulurum.” Kızının ikazıyla mescide koşan baba peygamber efendimizden özür diler: “Söylediğinin doğru olup olmadığını bilmiyordum. Demek ki doğruymuş. Kızımı verdim. Şu anda nikahlısıdır.” Efendimizin gence emri: “Git, evini hazırla, aile oturacak şekilde döşe.” “Benim ev döşeyecek tek dirhemim bile yok!” “Öyle ise Ali’ye, Osman’a, Abdurrahman Bin Avf’a git. Onlar sana ikişer yüz dirhem versinler.” Uçarcasına gider. Onların her biri, emredilenden fazla yardımda bulunurlar ve sıra çarşının yolunu tutmaya gelmiştir. Bir ev hazırlamak için gerekli para elde mevcut… Hele zevcesi, ümidinin de üstünde bir azizedir âdeta! Çarşı yolunda hızla giderken kulağına bir ses gelir. Önce anlayamaz, duraklar ve nefesi kesilircesine dinler. Evet, evet yanlış anlamamıştır, doğrudur. Ses herkese ilan etmektedir: “Ey kendini Allah’a asker bilen Müslümanlar! Derhal atınıza binin, cihada yönelin.” Ordu, mescidin dışında beklemektedir. Siz böyle gün için varsınız dünyada! Düşman ani baskın yapacak! Şimdi ne olacak? Cihada mı gitsin, evlenmeye mi? Yönünü hemen değiştirir, demirciler çarşısına gider. İlk işi bir kılıç, sonra bir zırh, daha sonra da bir at almak olur. Elindeki paranın hepsini de harcamıştır. Ama cihad için lazım olan silahını da tamamlamıştır. Sıçradığı atının üzerinde kuş gibi uçar, bekleyen orduya toz duman içinde karışır. “Bu genç, herhalde Bahreyn’den gelen biridir.” derler. Ancak onun siyahlığını fark eden Resûlullah Aleyhisselam: “Sen Saad mısın?” buyurur. o da “Evet.” deyince de efendimiz dua eder: “Ceddine saadetler!” diye.
Kumlu çöllerden geçilir, tozlu yollardan gidilir ve nihayet düşmanla müthiş bir savaş başlar. Herkes cesaretle ileri atılır. Ama içlerinden biri herkesten de cesaretle atılır, saldırdığı tarafın adamlarını sağa sola püskürtür. Neden sonra meydan sakinleşir, düşman kaçmış, müşrikler yok olmuştur. Şehitler tespit edilirken bir ses: “Allahü Ekber! Evlenmek üzere olan Saad da şehit!” Efendimiz onun cesedi başına gelir, mahzun şekilde bakar: “Seni Havz-ı kevserimin başında bekleyeceğim!” Bir hayret nidası daha: “Allahü Ekber!” Sonra döner, oradakilere hitap eder: “Kılıcını, mızrağını ve atını alın, kendisini gönüllü olarak isteyen kızcağıza verin. Kızın babasına da deyin ki: Kızını vermekte tereddüt ettiğin siyah yüzlü gence Allahü Teâla cennet hurilerini lâyık gördü!” Ve hayret nidaları birbirini takip eder: “Allahü Ekber! Allahü Ekber!” diye.
Yüzü siyah diye kimseyi hor görmeyin. Nice kalbi siyah olan var yüzü güzel olanların içinde ve nice kalbi bembeyaz olan var yüzü siyah olanların içinde! Rabbine şükredenlerden olalım. Verdiği ve aldığı her şeyin hikmetini fazlasıyla bilenlerden olalım.
Rabbim, Saad yürekli insanlardan eylesin bizi. Saad bakışlı, ulu nakışlı, Hz. Ebubekir cömertliği ve Hz. Ali gönüllülüğü olanlardan kılsın bizi. Ve Saad’ın sevdiği kız gibi inancı sağlam olanlardan eylesin bizi.
GÜRHAN GÜRSES
Bir yanımız Narin çocuk… Bir yanımız Sıla bebek… Bir yanımız Diyarbakır… Bir yanımız Tekirdağ… Kuzeyi…
Bir çocuk vardı alışveriş merkezinin önünde. Elinde selpak, ayağında terlik, burnunda sümük, dudağında uçuk…Gözünde kapkara…
TELMİH DERGİSİ, SAYI 31, FİLİSTİN ÖZEL SAYISI Elimde hoparlör ile bir kamyonetin kasasında mahalle mahalle,…
TELMİH DERGİSİ, 32. SAYI, TELMİH SOHBETLERİ 1.Bize Gürhan GÜRSES'ten bahseder misiniz? İyilikten, güzellikten ve sevdadan…
Filistin ölü çocuklar ülkesi... Netanyahu da bu işin taşeronu. Ve onu alkışlarla karşılayan eller kurusun.…
This website uses cookies.