Kömürhan’dan çıktım yola selam verdim “Lc Waikiki’ye, Burger King’e…” Gakgoş diyarıdır hele gelin bir zahmet. Türkçe ne haldedir konuşalım bak hele! “Densuza bak!” dedi bir teyze “Gelmim sen bak işine!” dedi bir emmi. Ağzınızı seveyim büyüklerim hürmetim vardır size lakin derdim başkadır anlayın beni iyice. Kim takar seni, kim bakar sana? Dil denen mefhumun var mıdır bir hikmeti? Var mıdır bir ederi? Var mıdır millete bir geliri? Her şeyi çıkar üstüne inşa ettiğimizden beri ne din kaldı elde ne de iman, ne dil kaldı ne de lügat. “Kamus namustur.” diyen Cemil Meriç’e selam olsun.
“Only” yazıyordu bir tabelada anlayamadım affedin “Flo” ya flu diye bakamadım. Hiçbir şey net değil mana olarak, gerisini getiremedim. Hani ninenin biri “Leblebi yer misin oğlum?” diye şoföre sorar. Şoför de “Tabi ki ana ver biraz!” der. Ninemiz habire leblebi uzatır şoföre. Lakin bir ıslaklık vardır leblebide. Epey yedikten sonra şoför seslenir nineye “Ana sanki bunlar ıslak biraz!” Nine istifini bozmadan yanıtlayıverir şoförü: “He ya ne sandın sen, şekerini emiyorum leblebisini sana veriyorum ondandır.” diye. Şoförün gözleri fal taşı gibi olmuştur, yeme ile kusma arasında frene basar. İşte sevgili okuyucu, şekerini alıp Türkçenin üzerinden leblebisiyle idare ediyoruz bugün. Ama bu leblebiler ıslak diyecek Karamanoğlu Mehmet Beyleri arıyoruz. Tanıyan, eden, bilen var mı acaba?
Kömürhan Harput’a bakar nedir bu hal diye. “Simit CİTY” yazılı bir vitrinde, bir diğerinde “Ayak Center, Parfumer’s Club” ne kadar da cafcaflı Allah aşkına, anlayan beri gelsin! “Collezione”de giyinirim “Body Center”de çalışırım var mı benden havalısı söyleyin? Burası Elazığ a dostlar!
“Kömürhan Köprüsü Harput’a Bakar
Ölem Ölem Derdo Ölem Harput’a Bakar” Türkçe için gözyaşı döker anam gözyaşı döker.
“Özenthi” nedir bu kadar başka dile, özenli ol Türkçene. Sevin gayri Türkçeyi; çocuğunuz, eşiniz, anne babanız gibi… Ağzınızda annenizin ak sütü gibi, göklerinizde al bayrak gibi… “Kepabchi” de kebaplaşalım, “msn”de chatlaşalım, dilde yabancılaşalım olmazsa yozlaşalım iyice. “Battı balık yan gider” yahut İngilizce Türkçe karışık “Battı fishing yan going!”
Gazi Caddesi’nde miyim başka bir yerde miyim anlayamadım. “Class Cafe” de oturdum bayağı klâs oldum, bu “cool” duruma ben de alıştım. Cama asılan bir duyuruya “tuafiye” ye tuhaf tuhaf baktım. Artık ben buna da alıştım. “Dubleks” yazıyordu emlakçının ilanında ikiledim hemen bir diğerinde “Tiriplex” yazıyordu üçledim. Katlandıkça yüreğime fenalık geldi. İstemem onu bunu, isterim duru Türkçemi. “Destina”ydı adı, hasbinallah dedim bir an, şaşırmadım ama! Ne kadar da yabancılaşmışız, ne kadar da kopmuşuz Türkçemizden. Tabelalar haykırıyor yüzüme “Türkçe elden gidiyor!” diye. Duyan var mı acaba?
Camlara iliştirilmiş kâğıt parçalarında katliamlar… “Kiryalık dayre” veyahut da “karalüferli ev!” Seç beğen al, Çin pazarı sanki! Ne alırsan al bir para. Her şey ucuza, her şey kelepire… Müslüman mahallesinde salyangoz satıyoruz. Türkçe diyarında katliam yapıyoruz.
Burası Elazığ mı demek istiyorum habire? ‘Türkçeye ‘bye bye’ dememek için, hoşça kal deyiniz.’ afişi billboardlarında (!) vilayetimin. Kalp tentenesinde Türkçe üzerine gözyaşım var. Beyin kasnağında Türkçe üzerine derdim. Aslında “Türkçenin bir eksiği yok ya sizin!” diye sormak istiyorum Diyojen misali insanların gözlerinin içine bakarak.
Oturdum bir güzel düşündüm ne olacak bu Turkchenin hali diye. Tasalanan var mı acaba? Alakadar olan, ciddiye alan? “Turkche değil Türkçe” diye haykırmak istiyorum ecnebi yüzlere, kendine düşman yabancıya dost gözlere… Gaspıralı’dan utanıyorum “Dilde, fikirde, işte birlik” demişti evvelden. İş işten geçmiş bugün; dilde yabancılaşma ve yozlaşma, fikirde bir büyük boşluk, işte ise atalet hüküm sürmekte…
Tabelalara baktım ilk, aman Allah’ım dedim. Türkçe bir isim ara ki bulasın! Burası Elazığ mı dedim hemen, inanmadım. Gazi Caddesi’nde tur attım habire. Yabancı bir şehirde miyim diye. Ne de modern olmuşuz gayri biz Avrupa’yı sollamışız. İşte çağdaş medeniyetler seviyesi bu olmalı… Yabancılaştıkça modernleşiyoruz, modernleştikçe kendimizden kopuyoruz! “De facto’lar, Nike’ler Lescon’lar, Kinetix’ler, MP’ler, Puma’lar, Crispino’lar, Rodi Mood’lar, Ramsey’ler…” Bu hayranlık bizleri del’eyler. Bu markalaşma bizleri sahiden marka haline getirir; çay markası hem de…
Gülüşkür’den düştüm yola selam verdim sağa sola. A benim canım insanım, Türkçemiz mübarek ola! Kebapçı olmuş kebapchi, Türkçe olmuş Turkche… Centerlarla dolmuş vilayetimiz, vallahi de billahi de! Tak takıştır sür sürüştür şeklinde… Dil kimin umurunda! ‘Herkes’ herkez yazılmış ‘yalnız’ yanlız yazılmış ‘yanlış’ yalnış olmuş! Kirpik kiprik olmuş, toprak toprak olmuş. Bağlaç olan de da’lar hakkın rahmetine kavuşmuş, şey bitişik yazılmış, soru ekleri ayrı yazılmaya hasret kalmış. Noktalama yok, imla hak getire!
Harput’tan düştüm yola, selam verdim sağa sola. A benim canım hemşerilerim Türkçemiz mübarek ola! Harput CİTY Evleri’nde düştüm dara. Allah’ım aklıma mukayyet ol, dilime kuvvet, izanıma emniyet…
Hazar’dan çıktım yola, selam verdim Migros’a, De Facto’ya… De git hele kardeş, sana mı kaldı bu dava! Türkçeden dönenin kalemi kırılsın bu bir beddua değil bilakis dua!
Elazığ’da girdim sanala, Allah zeval vermeye! Diyaloglara bakın ne demek istediğimi anlayın bir zahmet. Okuyun da anlamaya çalışın Amerikan Türkçesini: “ne oldu bitnm yha?? yhaa ciddn bilmiorm thanqs şeqrölürm shan bhen yha tmm ozmn shen nsl istersn balm bhnmcicişler bhen geldim yhaaaaayhaa ama bu gız nerye qayboldu şmdi aaaaaaaaaa tekrr tşk edrmm sugarımama yhani harqa oln sensntmm cnm zatn bhen shan kıyamm ki. suqarım benim chnm, bebqm, bitnm, haytmn anlmı,tatlm,şeqerm..daha dewm ediim mi?)” Anlayan varsa beri gelsin! İşte yeni nesil Turkche! Öğrencinin biri yazmıştı evvelden: “Yahrn ThürkÇhè ShnaWım VhaAr Ufss!” diye. Yanıt şu oldu: “Bence girme!” Bunlar ne demek? Türkçe konuş ey gençlik! Türkçe yaz! Dili bozmaya hakkınız yok. Bu kadar ucuz değil bu iş! Yozlaşma nedir derseniz bunları gösteririm başka bir örneğe lüzum yoktur sanırım. Unutmayın dilini kaybeden bir millet her şeyini kaybetmiş demektir.
Ey millet! “Ya doğru Türkçe konuş ya da sus!” Sabrım kalmadı daha, gücüm yitti, aklım yitti. Vallahi de bu iş burada bitti. Dilini seven var mı ola? Türkçe elden gitmeden dur diyen var mı ola? Hayrola inşallah hayrola! Bu işte yok bize mola!
26 Eylül Türk Dil Bayramı kutlu olsun herkese!
Gürhan GÜRSES
Bir yanımız Narin çocuk… Bir yanımız Sıla bebek… Bir yanımız Diyarbakır… Bir yanımız Tekirdağ… Kuzeyi…
Bir çocuk vardı alışveriş merkezinin önünde. Elinde selpak, ayağında terlik, burnunda sümük, dudağında uçuk…Gözünde kapkara…
TELMİH DERGİSİ, SAYI 31, FİLİSTİN ÖZEL SAYISI Elimde hoparlör ile bir kamyonetin kasasında mahalle mahalle,…
TELMİH DERGİSİ, 32. SAYI, TELMİH SOHBETLERİ 1.Bize Gürhan GÜRSES'ten bahseder misiniz? İyilikten, güzellikten ve sevdadan…
Filistin ölü çocuklar ülkesi... Netanyahu da bu işin taşeronu. Ve onu alkışlarla karşılayan eller kurusun.…
This website uses cookies.