Bir hüzünlü sada geliyor karanlığın en dibinden kulağıma, bir yürek yırtılıyor adeta!
“Were delal!” diye içimi parçalıyor bu şarkı. Tutamıyorum kendimi, gecenin karanlığına şırıl şırıl akıtıyorum gözyaşlarımı. Bir ses geliyor karşı duvardan, hem bu duvarlar kağıttan ince: “Yağmur yağıyor bey!” Keşke yağan yağmur olsaydı komşum. Keşke yağan kar olsaydı oysa bilmiyorlar bir adam çaresizce çağlıyor, geceyi örtü yapıp dertlerini ifşa ediyor, yarasını deşiyor söz cımbızıyla.

Kulağım şarkıda, elimde kalem yazıyorum bunları anında. “Gel güzelim!” demektir were delal! Anlamını bilince daha yaralayıcı geliyor. Giden her şeyini alıp gitmiştir; tüm bunlar yetmediği gibi sevincimizi, umudumuzu ve dudağımızın kıvrımında kimseye zararı olmadan duran gülümsememizi de alıp gitmiştir!

İsyan içtedir şimdi, yangın… Hüznün sofrasını senin şerefine kurmuşum, kurulup oturmuşum ey sevgili! Gözyaşlarımı doldurmuşum aşkın kadehine, içmişim ve sarhoş olmuşum. Sakiler derdimi her dem taze tutar, ayıplamayın beni bu derde düşmüşüm diye. Kalbe düşen ilk gözyaşı damlası insanı kahreder işte, o damladan sonrası tufan…

“Were delal!” diyor ya şarkı, yüreğimin yağı eriyor. Öleceksem bu vakit ölmeliyim, bundan daha uygun vakit bulamıyorum. Direkt kalpten, haberin olmasın ama! Bir gün dönüp bakarsan ardına, ki bakmazsın, senin bunda hiçbir suçunun olmadığını bilmeni isterim. Yokluğuna dayanamadım işte, dayanamadım.

Şarkı yakıyor yüreğimi, sanki ardı ardına ateş ediyor süveydama! Vurma ey avcı diyemiyorum, aşkın tecelligâhıdır ora, ah ediyorum ama anlatamıyorum. Çiçeğe kıyan cana kıyar, cana kıyan âleme kıyar.

Gel güzelim, bu intizarım kalbe zarar veriyor, akla ziyan oluyor. Bilmem ki hangi kârın peşindeyim. Senli günlerin azlığı bana cehennem gibi geliyor. Canım bir mum gibi eriyor yokluğunda.

“Tu gul î, tu beybîn î
ji derdan re derman î” diye başlıyor ya işte ilk dizelerinde vuruluyorum bir ceylan gibi. Düşüyorum senin vicdanının arka bahçesine. Türkçesini yazayım sana, ne diyor şair, ne anlatıyor şarkı: “Sen gülsün, sen papatyasın / Dertlere dermansın.” of off! Zapt edemiyorum gözyaşlarımı, üstümü başımı paralıyorum, yaralıyorum kendimi.

Gel canım diyor, gel güzelim, gel. Anlasana, aklım başımda değil seni severken, böyle oluyorum işte sen giderken.

Gel desem şimdi; bir çaydan daha ziyade özledim seni, bir çiçekten beter…

Gel güzelim, diye bitiyor şarkı. Hüzne gark olmuş bir şekilde elimde geceden daha koyu olan çayım ve çaydan daha demli olan derdimle baş başa kalıyorum. “Bütün dertlerimin toplamı senin yokluğun yanında bir toz zerresi kadardır.” diye haykırıyorum karanlığa.

Dalıp gidiyorum, okyanus gözlüm. Gitsen de uzakta olsan da aşkınla boğuluyorum.

Were delal, gel güzelim.

kaptan

Kulağım şarkıda, elimde kalem yazıyorum bunları anında. “Gel güzelim!” demektir were delal! Anlamını bilince daha yaralayıcı geliyor. Giden her şeyini alıp gitmiştir; tüm bunlar yetmediği gibi sevincimizi, umudumuzu ve dudağımızın kıvrımında kimseye zararı olmadan duran gülümsememizi de alıp gitmiştir!İsyan içtedir şimdi, yangın…

Hüznün sofrasını senin şerefine kurmuşum, kurulup oturmuşum ey sevgili! Gözyaşlarımı doldurmuşum aşkın kadehine, içmişim ve sarhoş olmuşum. Sakiler derdimi her dem taze tutar, ayıplamayın beni bu derde düşmüşüm diye. Kalbe düşen ilk gözyaşı damlası insanı kahreder işte, o damladan sonrası tufan…

“Were delal!” diyor ya şarkı, yüreğimin yağı eriyor. Öleceksem bu vakit ölmeliyim, bundan daha uygun vakit bulamıyorum. Direkt kalpten, haberin olmasın ama! Bir gün dönüp bakarsan ardına, ki bakmazsın, senin bunda hiçbir suçunun olmadığını bilmeni isterim. Yokluğuna dayanamadım işte, dayanamadım.

Şarkı yakıyor yüreğimi, sanki ardı ardına ateş ediyor süveydama! Vurma ey avcı diyemiyorum, aşkın tecelligâhıdır ora, ah ediyorum ama anlatamıyorum. Çiçeğe kıyan cana kıyar, cana kıyan âleme kıyar. Gel güzelim, bu intizarım kalbe zarar veriyor, akla ziyan oluyor. Bilmem ki hangi kârın peşindeyim. Senli günlerin azlığı bana cehennem gibi geliyor. Canım bir mum gibi eriyor yokluğunda.

“Tu gul î, tu beybîn î

Ji derdan re derman î” diye başlıyor ya işte ilk dizelerinde vuruluyorum bir ceylan gibi. Düşüyorum senin vicdanının arka bahçesine. Türkçesini yazayım sana, ne diyor şair, ne anlatıyor şarkı: “Sen gülsün, sen papatyasın / Dertlere dermansın.” of off! Zapt edemiyorum gözyaşlarımı, üstümü başımı paralıyorum, yaralıyorum kendimi.Gel canım diyor, gel güzelim, gel. Anlasana, aklım başımda değil seni severken, böyle oluyorum işte sen giderken.

Gel desem şimdi; bir çaydan daha ziyade özledim seni, bir çiçekten beter…Gel güzelim, diye bitiyor şarkı. Hüzne gark olmuş bir şekilde elimde geceden daha koyu olan çayım ve çaydan daha demli olan derdimle baş başa kalıyorum. “Bütün dertlerimin toplamı senin yokluğun yanında bir toz zerresi kadardır.” diye haykırıyorum karanlığa.Dalıp gidiyorum, okyanus gözlüm. Gitsen de uzakta olsan da aşkınla boğuluyorum.

Were delal, gel güzelim.

Kaptan

Önceki İçerikEMRİ OLUR
Sonraki İçerikGÜZEL OLMASAYDI ÖLÜR MÜYDÜ PEYGAMBER
GÜRHAN GÜRSES Türk Dili Edebiyatı ve Felsefe bölümlerini bitirdi. "Yazan insan fark yaratır" diyerek kalemi eline aldı ve büyük bir aşkla yazmaya başladı. Şiir, hikâye, roman ve deneme türlerinde yazıları yayımlandı. Yerel ve ulusal gazete ve dergilerde, çeşitli edebiyat ve sanat sitelerinde denemeleri, hikayeleri, şiirleri ve fıkraları yayımlanmaktadır. Yeni Akit, Kamuajans, Başkentliler Haber, Yozgat Yeni Gün, Elazığ Yeni Ufuk Gazetesi, Karakoçan İlçe Haber gibi... Çeşitli edebi, kültürel ve sanat dergilerinde şiirleri, denemeleri ve hikâyeleri yayınlandı. DERGİLER: Divit Kalem, Bekir Abi, Ihlamur, Tefekkür, Yolcu, Sis, Ayı, Akaşa, Küllük, Telmih, Fatih E Dergi, Kalemlik, Yazık, Kirpi, Raf, Rıhtım, Mavi Yeşil, Öğretmenler Odası, Gözlük, Taşbina Fanzin, Hâlbuki, Yazı Yorum, Asilder, Sinada, Mukadderat, Müştak, Dümen, İdarecinin Sesi, Sahra,Teferrüc, Giz Edebiyat ve Sanat Dergisi, Hane-i Fanzin, Çerçi, Bizim Ece, Mütevazı, Kafkaevi, Jouska, İnfılak, Tebeşir İzi, Karakedi, Deruhte, Söylenti E Dergi, Üçüncü Yeni, Tetkik dergileri; SİTELER: Edebiyat Daima, Dergizan, Edebiyat Evi, Edebiyat Defteri, ANTOLOJİLER: Edebiyat Evi, Dergizan 1-2, Bizim Ece ve Dört Mevsim Antolojilerinde öyküleri, şiirleri yer aldı. 22. Uluslararası Hazar Şiir Akşamlarına Elazığ'ı temsilen katıldı. 2012'de Elazığ Necip Güngör Kısaparmak Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi'nde MEB'İN düzenlemiş olduğu Toplam Kalite Çalışmaları kapsamında ekip olarak katıldıkları "İletişimde Sözün Doğrusu - En Güzel Türkçeyi Sen Konuş" çalışmalarıyla dört bin çalışma arasında Türkiye birinciliği kazandılar. Necip Güngör Kısaparmak Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Stüdyosunda birçok şiir programına imza attı. Ülke genelinde 8 Mart'ta çıkan olan kadına şiddete dikkat çekmek için yazılan"10 Yazar 10 Öykü KAHIRİSTAN" adlı kitaba Sidoma adlı uzun hikâyesi ile katıldı. Malatya Büyükşehir Belediyesinin "Kırmızı Hayatın Rengi Olsun" projesi kapsamında 44 şair ve yazarın katıldığı "Dünya Barışı ve Çocuk Hakları Antolojisinden yer aldı. Malatya, 44 Yazar ve 44 Küçük Ressamla Zamana Not Düştü antolojisinde yer aldı. Başkent Ankara ve Anadolu Konfederasyonunun (BAŞKON) düzenlediği BAŞKENTİN EN İYİLERİ ÖDÜLLENDİRİLİYOR etkinliğinde Anadolu'nun en iyi makale yazarı olarak ödüle layık görüldü. Kaptan’ın Defteri (roman), Sidoma (roman) ve Can Kırığı (şiir) olmak üzere üç kitabı bulunmaktadır. Halen Elazığ Necip Güngör Kısaparmak Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi'nde öğretmenlik yapmaktadır. Twiter: @gurhan_kaptan Face: https://www.facebook.com/gurhan.gurses.96 İnstagram: @gurhangurses1 Web: https://kaptaninsiirdefteri.com/ https://www.youtube.com/channel/UCwhWmJkvo968KUqH0sHbJFw Mail: gurhangurses1@hotmail.com Pinterest: @gurhangurses1

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.