Eskiden büyüklerimiz birini özleyince: “Tek canı sağ olsun da yel essin kokusu gelsin.” derdi. Her türlü belanın başımıza yağmur gibi döküldüğü bu ahir zamanda sarf edilen sözün haklılığının ve hakikatinin karşısında tefekkür ediyorum.
Sele kapılıp gidiyor can bir anda. Hiçbir kuvvet kurtarmıyor o an. Hani sağ kurtulsa ve yel onun kokusunu eşine, dostuna getirse kâfidir. Ama nafiledir bu bekleyiş.
Yangın içinde kalıyor ve çıkacak bir yol bulamıyor. Can pazarında her şey o kadar ucuzluyor ki! Hani bir soluklansa, dumandan kurtulsa bu yetecek sevdiklerine de kurtulamıyor ama.
Bakıyorsun eli silahlı, beyni küflü, kalbi paslı bir katil tarafından kurşuna tutuluyor bir aile ve yok ediliyor. Irkçılık hastalığından mustarip bu akıldan malulen emekli katil, yok yere katlediyor insanları. Yaşasaydılar da tek seslerini duysaydık yeterdi bize, diyoruz gidenlerin ardından lakin giden hiçbir kimse de ne yazık ki geri gelmiyor.
Eskiden büyüklerimiz birini özleyince: “Tek canı sağ olsun da yel essin kokusu gelsin.” derdi.
Şimdi daha iyi anlıyorum bu sözün sebebi hikmetini. Hayat bize öğretiyor bunu çok acı bir şekilde. Gözyaşıyla hem de çaresizlik ve yalnızlıkla.
Cihaza bağlı halde yoğun bakımda. Güncel ifadeyle, entübe olmuş. Ne konuşabiliyor kimseyle ne duyabiliyor kimseyi. Halini görüyorsunuz sevdiğinizin ve elinizden gelmiyor hiçbir şey. O an diyorsunuz “Ayakta olsun yeter bize.”
Uçurumun kenarında anlıyoruz sevdiklerimizin kıymetini, ölümün eşiğinde. “Yaşasın yeter.” diyoruz. “Sağ olduğunu bilelim.” Geç kalıyoruz kaybettiğimizi sevmeye, ifade etmeye sevgimizi.
Kanser ediyoruz önce, sonra da kemoterapide yanında duruyoruz. Afiyetteyken ona göstermediğimiz ilgiyi, belli etmediğiniz sevgiyi o komadayken göstererek bir nevi günah çıkartıyoruz.
90. dakikada maça asılıyoruz. Kırdıktan sonra toparlamaya çalışıyoruz. Ağlattıktan sonra mendil oluyoruz. Kaybettikten sonra anlıyoruz kıymetini.
Tek canı sağ olsun demiyoruz. Öldükten sonra da sağaltmaya çalışıyoruz. Yel essin kokusunu getirsin sevdiklerimizin yaşarken, ölürken değil!
Gürhan Gürses
Bir yanımız Narin çocuk… Bir yanımız Sıla bebek… Bir yanımız Diyarbakır… Bir yanımız Tekirdağ… Kuzeyi…
Bir çocuk vardı alışveriş merkezinin önünde. Elinde selpak, ayağında terlik, burnunda sümük, dudağında uçuk…Gözünde kapkara…
TELMİH DERGİSİ, SAYI 31, FİLİSTİN ÖZEL SAYISI Elimde hoparlör ile bir kamyonetin kasasında mahalle mahalle,…
TELMİH DERGİSİ, 32. SAYI, TELMİH SOHBETLERİ 1.Bize Gürhan GÜRSES'ten bahseder misiniz? İyilikten, güzellikten ve sevdadan…
Filistin ölü çocuklar ülkesi... Netanyahu da bu işin taşeronu. Ve onu alkışlarla karşılayan eller kurusun.…
This website uses cookies.