İnce Memed’ti o.
Eşkıya sevilir mi?
Okuyun sevin işte Kemal Sadık Gökçeli’yi yani Yaşar Kemal’i.
28 Şubat 2015′ te darı bekaya göçtü. Mekanı cennet olsun, Allah rahmet eylesin. “İnsanoğlu, umutsuzluktan umut yaratandır.” demişti. O da insanların yüreğine umut tohumları ekti hep yazdıkları ve söyledikleriyle. Anadolu insanının yüreğine ekmiş olduğu tohumlar, bu toprağın insanına yüzyıllar boyunca gölgelik oluşturacak, oksijen verecek, çiçek açacak, meyve verecek ve bu dünyadan bir Yaşar Kemal gelip gitmiş dedirtecek. Umut bizim insanın tek sermayesi, alın teri ve gözlerinin feri.
Yaşar Kemal pek çok yapıtında Anadolu’nun efsane ve masallarından yararlanmıştır. PEN Yazarlar Derneği üyesidir. Nobel Edebiyat Ödülü’ne aday gösterilen ilk Türk yazardır. Yaşar Kemal, Nigâr Hanım’la çiftçi Sadık Efendi’nin oğlu olarak aslen Van-Erciş yolu üzerinde ve Van Gölü’ne yakın Muradiye ilçesine bağlı Ernis köyünden olan bir aileden dünyaya geldi. Kendi anlatımına göre bir Türkmen köyünde tek Kürt ailenin çocuğu olarak doğup büyüyen Yaşar Kemal, evde Kürtçe, köydeyse Türkçe konuşurdu. Ailesi, Birinci Dünya Savaşı’ndan dolayı Adana’nın Osmaniye ilçesine bağlı Hemite köyüne yerleşti. Beş yaşındayken babasının camide öldürülüşüne tanık oldu. Ortaokul döneminde çeşitli işlerde çalıştı. Kuzucuoğlu Pamuk Üretme Çiftliğinde ırgat kâtipliği, Adana Halkevi Ramazanoğlu Kitaplığında memurluk, Zirai Mücadele’de ırgatbaşılığı, daha sonra Kadirli’nin Bahçe köyünde öğretmen vekilliği, pamuk tarlalarında, patozlarda ırgatlık, traktör sürücülüğü, çeltik tarlalarında kontrolörlük yaptı. Ve eserlerinde çalışmış olduğu bütün bu işler ve karşılaşmış olduğu tipler canlı bir şekilde işlenmiştir.
Yaşar Kemal, Hakk’ın rahmetine kavuştu. Ülkemizin başı sağ olsun. Halk kültüründen gelmişti ve halkın kalbine defnedilecektir. Bir toplumun yazarları, şairleri, ustaları eksilirse bir bir, işte o zaman korkmamız gerekir! Hilebazlar artacaktır; küfürbazlar, düzenbazlar, işvebazlar, söz cambazları… Onlar boşluk bırakmayan ruhlardır ve toplumun genelini ihtiva eden bir kuşatıcılıkları vardır. Yaşarken ne kadar da bihaberiz onlardan. Yaşıyorlardır bir yerlerde. Ta ki ölene kadar! Bu ülkede ölen biri açıkta kalmaz kusura bakmayın. Dostluğunuzu, kadirşinaslığınızı, vefanızı, sevdanızı o öldükten sonra göstermenin, hatırlamanın manası yok. Ferid KAM, Mehmed Âkif’in yakın dostudur. Âkif’in Mısır’a gidişiyle, sık sık bir araya gelen bu dostların buluşmaları imkânsızlaşır. Aralarında o dönemde çok yaygın olan mektuplaşma da olmaz. Ancak Âkif’in annesi İstanbul’da vefat edince Ferid KAM, Âkif’e bir başsağlığı mektubu yazar. Daha önce hiç mektubu gelmeyen Ferid Bey’e Âkif şöyle nükteli bir cevap yazar: “Yahu, senden ses-sadâ çıkması için bizim evden cenaze çıkması mı lâzım?” İşte bu ülkede de cenaze olacak ki hatırlayalım birilerini yoksa aklımızda ikamet eden, kalbimizde kiralık oturan o kadar lüzumsuz adam var ki! İyiler hep ayakta ve uzakta…
92 yaşındaydı Yaşar Kemal, edebiyatımızın koca çınarıydı. Eserleri 40 dile çevrilmiş üstattı. Mekanı cennet olsun. ” İyi insanlar o güzel atlara binip çekip gittiler. Demirin tuncuna, insanın piçine kaldık.” diye yazmıştı. Sahiden de iyi insanlar mı gidiyor çok uzaklara, kötüler mi kalıyor geride? Ya da iyilerin kıymetini yaşarken bilmiyoruz da ölünce mi aklımıza geliyorlar?
28 Şubat malum tarih yine yapacağını yaptı.
“Yâ Râb, bu uğursuz gecenin yok mu sabâhı?
Mahşerde mi bîçârelerin, yoksa felâhı!” diyor ya Akif, biz de 28 Şubat’ın artık hayırlara açılmasını diliyoruz.
“İnsan evrende gövdesi kadar değil yüreği kadar yer kaplar ” diye söylemişti. Şimdi evrende büyük bir boşluk oluşacak ve bu büyük boşluk da Yaşar Kemal’in bırakmış olduğu boşluk olacak. “Dağlar, insanlar ve hatta ölüm bile yorulduysa şimdi en güzel şiir barıştır.” demişti ya bugün ülkemizde barış için önemli bir adım atıldı. Yaşar Kemal’in hayat veda ettiği gün silah bırakma çağrısı yapıldı. Tesadüf müdür yoksa sadece öylesine denk geldi midir bilemiyorum. Sahiden de en güzel şiir barıştır.
“Bir dil bulacağız her şeye varan
Bir şeyleri anlatabilen
Böyle dilsiz, böyle düşmanca,
Böyle bölük pörçük dolaşmayacağız bu dünyada” ve bu dilin adı da insan sevgisi olacak, aktarılacak büyük ustanın romanları gibi dilden dile dolaşacak, fakirlikleri, ırgatlıkları, anarşistlikleri anlatacak belki de haksızlığı, zulmü, sahipsizliği, yalnızlığı ve aşkı… Efsane olacak bu anlatılar, destan…
Yaşar Kemal: “Mahkum olduğum zaman akademide üyeydim. Sonra Cumhurbaşkanı oldu bir adam: “Yaşar Kemal bir kahramandır.” dedi. Sonra ben çıktım kürsüye: “Ben kahraman değilim.” demişti bir röportajında. Biz de son olarak rahmet dilerken Büyük Usta’ya şunu diyoruz herkese: O kahramanlığı kabul etmeyen bir kahramandı.
GÜRHAN GÜRSES