Bir adres… Kurşuna gerek yok, yüreğinizden vuruyor zaten sizi. Elazığ Asri Mezarlığı… Kimsesizlerin defnedildiği 31311 numaralı mezar. Sabinin adı: Zühal. 12 yaşındadır.
Garip doğdu, garip yaşadı, garip öldü. Onun da imtihanı buymuş. Mükafatını almaya gitti rabbinin yanına. Geride kalanlar düşünsün, Zühal onların imtihanıydı esasen.
Zühal iki yıldır entübe edildiği hastanede hayatını kaybetti. Cenazesi için annesiyle iletişime geçildi ama annesi cenazeyi kabul etmedi. Ailesi yok hükmündedir gayri. Annesi babası… Ama kimsesizlerin kimsesi var onun yanında. Mekanı cennettir bu masumun. Kendisi cennet kuşudur.
31311 numaralı mezar, Asri Mezarlıkta… Dua edin o masum sabiye. Allah bu dünyada kimseyi sahipsiz koymasın ve ailesinden yana da yetim öksüz bırakmasın. Zühal cennetliktir şimdi. Onun bize ihtiyacı asla yok, asıl bizim onun ruzımahşerdeki şahitliğine ihtiyacımız var.
Zaten yenik başlamışsın hayata güzel çocuk. Yenik devam etmişsin. Ölmüşsün 12 yaşında. Defnedilmişsin 31311 numaralı kimsesizler mezarlığına. Elazığ ailen oldu bu haberden sonra. Mezarına çiçek bırakanlar… El açıp dua edenler… Gözyaşı dökenler…
Merhamet ayrı bir şeydir. Şefkat herkeste yoktur. Zühal bir çocuktur. Candır. Kandır. Onu kabul etmeyen annesi kocaman bir yalandır.
Öldükten sonra el de gömer sizi. Kimse açıkta kalmaz. Yaşarken olmayan aile, ölünce olsa ne yazar? Keşke İzzetpaşa’da kılınsaydı cenaze namazı. Halka duyurulsaydı sahipsiz olduğu, bu masum yavrunun cenazesi el üstünde taşınsaydı. Böyle bir duyuru olsaydı ayağa kalkardı bütün şehir, o minicik tabutu sırtında taşırdı Asri Mezarlığa kadar.
Alın size dünyanın en kısa ve en dokunaklı hikayesi:
“Ailesi kabul etmeyince o terütazenin cenazesini
Mezarlık çalışanları kıldı masumenin namazını.”