Sevgili,
Çık dışarıya da millet şiir okusun, görsün.
Herkesin mutlaka bir şiiri vardır kıyıda köşede.
Benim tek şiirim sensin aşikâr olan!
Sevgili,
21 Mart Dünya Şiir Günü için bir şey yazmadım.
Sana saygım var. Senden sonra şiir yazmıyorum daha. Eskilerle idare ediyorum. Bugün senin için yazdıklarımdan dizeler paylaşmak istedim.
“Seni sevmekle suçlanıyorum
Hiç bu kadar güzel suçlanmamıştım.” Bu yazı bu aşkın ispatı değildir de nedir şimdi? Ne kadar da seni yazmışım ne kadar da yaşamışım? Başka şiire lüzum var mı?
“Ağlamak hiç bu kadar güzel gelmemişti
Yaşın olayım gözünde 24 saat ağla beni” demişim bir şiirimde. Duygularım depreşti yoksun ama varsın bir şekilde seviyorum seni. Durmadan, bıkıp usanmadan, çocukça, masumca, hesapsızca, kitapsızca, erkekçe…
Sevgili,
“Her bir karışına yeryüzünün
Yâr yüzünü nakşedeyim
Her bir sayfasına gökyüzünün
Gül yüzünü aşk edeyim.” Ne kadar da olağanüstü inciler dökülmüş kalp sedefimden. Hepsi de sana; mutlaka, illaki, elbette! Farkın olacak bu âlemde!
“Ve seviyorum seni
Yeminim, dinim imanım üzerine!” Seni yüreğimde büyüterek yaşıyorum. Sancı sancı yaşıyorum, acı acı. İnanarak seviyorum, inancın olsun.
Sevgili,
“Hep bu saatte ortaya çıkar sensizliğim
Müzminleşen bir aşk ağrısına müptelayım
Tiryakin olmuşum da çekiyorum seni içime
Belalın olmuşum da ömrüne talibim
Ben sende galibim galiba sevgilim.” Sen şiir gözlüm, şiir bakışlım, şiir boylumsun. Sana bakmak en güzel şiiri okumak, seninle konuşmak en tatlı melodiyi dinlemek, sana dokunmak en güzel çiçeğe dokunmak ve seni yaşamak cenneti yaşamak demektir.
“Metropol olsam da boş sen olmadıktan sonra
Mezra olayım razıyım tek sen ol yanı başımda!”
Sevgili, Bugün sensiz ve sessiz bir şekilde “Dünya Şiir Günü”nü kutladım. Boş bir masada, mum ışığında… Terk edilmiş bir meyhaneydi yüreğim. Kadehler dökülmüş, sandalyeler devrilmiş. Saki gitmiş, müşteri bitmiş. Duvarlar örümcek bağlamış, camlar kirden görünmez olmuş.
“Kaptan, demir attığın hüzün limanında
Seni bir başına koyup gidene selam olsun.” diye sayıklıyorum yokluğunu hummalı bir hastalığa tutulmuş gibi. Bu ne kadar sendir sayıklıyorum. Bu ne sendilliliktir. Sen yokken böyleyim işte! Bakımsız, tadımsız, hazımsız… Kupkuru bir ağaç gibi meyveye duruyorum. Tarifsiz acıları içinde kendime bile yabancıyım.
“Şehir terminaline döndü yüreğim.
El sallamak kâr etmiyor ömrüm sallanıyor.” Giden sen olunca şehrim yıkılmaz, ömrüm tuz buz olmaz mı?
Sevgili, 21 Mart Dünya Şiir Günü de şiirsiz bir gündü benim için. Tek dizem sensin, tek ölçüm! Şairliğime delilsin. Sensiz şiirlerim şiir değil! Dizelerim tutulmuş, ölçüm yok olmuş. Sanatım yavan kalmış. Sensiz şiirde ben bir hiçim.
“Ben sana çoğalarak âşık olurken
Sen bana azalarak bitme
Gitme…” Hüzün dolu sözler yağmur misali dökülüyor kâğıda.
“Sen duasına çıktım
Yağmadın bana.” Halimi tarife gerek yok. Hep acı, hep hüzün, hep gözyaşı… Umut yok, gülümseme, mutluluk… Galiba hüznü seviyorum, siyahı.
“Kader dediğimiz şey keder olup çıkıyor karşımıza
Keder dediğimiz şey yağmur olup yağıyor başımıza
Kaşıyor bir bilinmez el yaramızı
Kanatıyor içimizdeki sancıyı
Tetikliyor acımızı” seninleyken vaktin pek bir ehemmiyeti yokken sensiz bir saniye bile cehennem azabı gibi geliyor. Acaba nedendir? Bu tarife gelmeyen ve kalbe yetmeyen acı için ne gibi bir suç işlemişim? Bilmiyorum. Bildiğim tek şey sevgilim, ezberim.
“Ah Kaptan!
Bu hal reva mı sana, bu vaziyet seza mı?
Gül yaprağına çiğ tanesi düşmüş,
Kirpiklerin ondan ıslanmış
Ölürüm ben sana Kaptan!” Dünya şiir günü sensiz şiir günü değil bana, ölüm günü…
KAPTAN