Çekirdeği bardakla alır
Kağıttan külaha korduk
Ve mutlu olurduk
Ev yapımı dondurmayı kaşıklardık
Leblebi tozunu
Ve bisküvi arası lokumu
Ankara lastiği giyerdi çoğumuz
Top oynarken
Naylon kramponlarımız olurdu
Kız çocukları da mandallı naylonlardan giyerdi
Çerçiler vardı sokak sokak dolaşan
İnci boncuk satan
Avm’ler hayal bile edilmezdi
Mahalle bakkalı yeterdi
Başıboş hayvanlar hana tıkılırdı
Tavuklar gezerdi dolayısıyla
Gezen tavuk yumurtası çoktu
Tezekler vurulurdu duvarlara
Keskin bir mayıs kokusu
Siinerdi ruhunuza
Tepenin evleri damlıydı
Kışları hep karlıydı
Telli arabalarımız vardı
Penisilin tıpalarından süsleri
Aşıklarımız vardı
Sokaklarda oynadığımız
Bilyelerimiz, topacımız…
Uçurtmalarımız takılırdı
Söğüt dallarına
Mok oynardık
Gece yarısına kadar hırsız polis olurduk
Dere kenarında top peşinde koşardık
Plastikti topumuz, mutluydu topumuz
Yüzmeye giderdik Kupık’a
Yarı olimpik olmasa da
Bağırlardan atlardık korkusuzca
Han Çeşme’de su içerdik
Ferhatlar’da dinlenirdik
Ohi’ de balık tutardık
Kurbağalar vıraklardı
Horozlar öterdi
Kuşlar sürüyle havalanırdı
Apartmanlar yoktu
Bahçeler çoktu
Park sorunu yoktu
Faytonlar vardı yük taşımak için
Öküzler vardı tarla sürmek için
Kimse kimsenin kuyusunu kazmazdı
Mahalleye yabancı girmezdi
Taziye oldu mu
Üç gün televizyon açmazdı kimse
Elle içerdik suyu avuç avuç, kana kana
Aynı tabağa kaşık sallardık yan yana
Harmanda gam sürerken
Güneşin altında yana yana
Tırka Depe’yi söylerdik yana yana
Karakoçan’dayım çarşının tam ortasında
Geçmişin gölgesinde yürüyorum
Sofi Bedri geçiyor motoruyla
Memi Ake yardım topluyor cami için
Hayrettin Aksoy dükkanda oturuyor
Menco Dayı fırında selam çakıyor
Bekçi İbo davar topluyor
Oy havar daha kimler var neler var
Dardağan topluyorum Kulubaba’da
Kalecik’te aynalı sazan avlıyorum
Çille’ de keklik peşinde koşuyorum
Kuruca’da gullık, Zeğelan’da kultik
Tepe’de bir temmuz akşamı
Dursun’un çay ocağında
Bir demli çayın kıvamındayım
Firari düşünceler içinde
İllegal duygulardayım
Yoksulluğa övgü değildir yazdıklarım
Sonradan görmelere anlatamam derdimi
İnsanlığın da eskide kaldığını
İyiliğin de güzelliğin de mazi olduğunu
Dostluğun ve samimiyetin artık yalan olduğunu
Kuru bir selamdan öteye geçmeyen baş eğmelerin
Ve masumca bakmayan gözlerin süzgecinde
Eski Karakoçan’ı arıyorum
Belediye hoparlöründe anonslar geçiyor
Polis telsizlerinde
Gazetelerde ilanlar var
Duvarlarda sprey boyalarla
Boydan boya yazıyor:
“Eski Karakoçan’ı bulun bana”
KAPTAN