Şehit Cumhuriyet Savcısı Mehmet Selim Kiraz’ı şehadetinin 6. yıl dönümünde saygıyla ve rahmetle anıyoruz. Mekânı cennet, makamı âlî olsun.
Ülkeyi karıştırmak ve kaosa sürüklemek isteyenler senaryolarını sahnelemek için sıraya girmişler. Arkası yarınları çok fazla, az sonraları…
Marifet insanı yaşatabilmektir, onu yüceltebilmektir. Ama öyle bir zamanda ve coğrafyada yaşıyoruz ki kimsenin kimseyi dinlemeye dahi tahammülü yok, sevmeye ihtiyacı yok, saymaya mecali kalmamış.
Çağlayan Adliyesi… Mehmet Selim Kiraz’ı vurdular makamında! Ülke olarak hüzün makamındayız. Maskeliydiler, takım elbiseli, silahlı… Girdiler kolayca içeri. Elleri kanlıydılar, gözlerini kırpmadan cana kıydılar.
Çocuğu vardı Kiraz’ın, minicik ellerini açmıştı babasının cenazesinin başında, dua ediyordu. İmam cemaatten helallik isterken oğlu da ‘Helal olsun’ diyordu. Çağlayan Adliyesi, ölümdür hileyi şeriyyesi…
Çocuğu vardı Kiraz’ın, eşi, babası. Ekranda elleri bağlıydı, ayakları. Silah dayalıydı başına! Hiç mi acımadılar, yanmadılar? Hiç mi ikna olmadılar, düşünmediler? Terörün mantığı yok; acıması, üzülmesi, yanması… Geride kalanları düşünmesi… Neler gelmez şu yalan dünyada insanın başına. Rabbim gazabını esirgemesin cana kastedenden, azabını tez versin vatana kastedenden.
Şehit Savcı Mehmet Selim Kiraz’ın babası Hakkı Kiraz, taziyeleri kabul etti. Acılı baba Hakkı Kiraz, oğlunun ardından şunları söyledi: “Oğlum bunu hak etmemişti ama kaderde bu varsa boynumuz kıldan incedir. Yüreğim de yanıyor ama şükrediyorum. Vallahi ben sakindim. Allah’tan geldi, dedim. Takdiri ilahidir, kaderimizde bu vardı, dedim. Oğlum bunu hak etmemişti ama kaderde bu varsa boynumuz kıldan incedir. Biz inanan insanlarız. Hamdolsun gayrimeşru bir yolda değil, namusuyla alnının akıyla, şerefiyle, haysiyetiyle, onuruyla, görevinin başında takdiri ilahi oldu. Ben memnunum, şükrediyorum. Yüreğim de yanıyor ama şükrediyorum.”
Ah be eli değil ayağı öpülecek baba! Sen de babasın hem de rabbe tam bir itaat ve tevekkül içinde bir babasın. Kiraz mevsimi o kadar kısadır ki! Gelir de geçer farkına varmadan! Azdır ama özdür ömrü! Öldürüni emrini verenler siz yağmur yiyen kirazlara düşen kurtsunuz işte! Kiraz’ı düşürdünüz dalından ama kiraz ağacını sökemezsiniz kökünden. Şehit Savcı Kiraz’ın babasına bakın da ibret alın biraz! Bu ülke insanı ariftir, rabbe tam tekmil teslim olmuştur. Sizin gibi kulu, pulu ve de terörü rab bilmemiştir.
O babanın sözlerini anlayabilecek kapasiteniz ve izanınız var mı? Babasının tabutunun başında minnacık elleriyle babasına hakkını helal eden çocuğun gözlerine bakabilecek yüreğiniz var mı? Yürek yırtılır şimdi!
Şehit Savcı Mehmet Selim Kiraz! Yok mu bunun bir çaresi yahut tesellisi! Akif ne de güzel haykırmış:
“Ya Rab , bu uğursuz gecenin yok mu sabahı ?
Mahşerde mi biçarelerin yoksa felahı!”
Çağlayan’daki Adalet Sarayı’nda Berkin Elvan davası Savcısı Kiraz’ ın önce odasını bastılar. Sonra rehin aldılar, ellerini bağladılar, büyük bir zafer kazanmış gibi başına silahı dayadılar. Bunu çekip paylaştılar. Marifet bildiler. Savunmasız birini gözlerini kırpmadan vurdular.
Pazarlıklar oldu mezarlık. Nazarlıklar oldu azarlık! Marifet saydılar eli kolu bağlı adamı vurmayı. Hükmetmişler güya ülkeyi bölmeyi, halt etmişler.
Milletimizin başı sağ olsun.