Cahit Zarifoğlu’nun ölüm yıldönümü. Bu dünyada zarif mi zarif bir adam geçip giderken geride bıraktığı sözlerle de kalplere demir atmış.
Yedi Güzel Adam’ın bir güzeli de Cahit ZARİFOĞLU. “Gökyüzüne bakmayanların kalbi daha çabuk kirlenir.” diyen. Güzel bakabilmek için mutlak güzeli kalbimize ve onun penceresi olarak da gözlerimize yerleştirmemiz gerekir bir tablo gibi. “Tek güvencemiz Allah’tır. Başka hiçbir güvencemiz yoktur.” diyen bir şair, bir yazar, bir kalp adamı, zarafeti dizelerinde şaha kalkan bir dev kalem… Kalıbının adamı desem münasip olur. Kalemin adamı, kelamın ta kendisi…Kelâmın kibarı kibarın kelâmı derler bu tabir Zarifoğlu’nu anlatır.
Abdurrahman Cahit Zarifoğlu… 7 Haziran… Acz içindedir isim ve soy isminin baş harflerinden anlaşılacağı üzere. Zarif şairin ölümünün üzerinden 34 yıl geçmiş. Bankaları sevmezmiş hiç aşksızlıktan türemiştir bankalar ona göre. Vapura da binmezmiş rahatsızlığından dolayı. Ve Avrupa’yı gezmiştir otostop yaparak.
“Seçkin bir kimse değilim
ismimin baş harfleri acz tutuyor
Bağışlamanı dilerim.” diyerek kendi benliğini yok eden ve ilahi olanın bendesi olduğunu beyan eden zarif şair bu dünyada hoş ve ince bir seda bıraktı. “Ne çok acı var?” derdi. Değil mi ki en çok da yazan insan hisseder bu acıyı. Aşkla hisseder, çileyle, mısrayla… Bugünü görseydi eğer şair “Acı hâlâ daha çok var.” derdi.
Şiirlerini okusanız, dizelerinin üzerinde durup düşünseniz, Türkçenin en zarif şairlerinden birisi olduğunu hemen anlayacaksınız Zarifoğlu’nun. Kırmadan hiçbir şeyi, incitmeden hiçbir kimseyi, okşayarak ruhunuzu, içinizde tatlı esişler yaratan bir yel gibi sizi baştan başa saracaktır onun şiirleri.
“Ah şu yalnızlık kemik gibi
Ne yana dönsem batar” var mı yalnızlığı bundan daha tesirli ve içinize batar gibi ifade edebilen? Kolay görünüyor ama yazması çok zor, bir sehli mümteni… Çağdaş Yunus desem…
“Değil mi ki kavuşmalarımız kör topal
Ayrılıklarımız koşar adım.” Şapka çıkarmamak elde değil bu dizelere. Kavuşmaların zor ayrılıkların kolay olduğu, ilkbaharın başını alıp gittiği, sonbaharın gelip taht kurduğu ve hüznün baştacı, sevincin derdest edildiği bir vakitte şair olmak da kolay olmasa gerek. Ve yüreğinde sancısını hissettiği her şeyin söze döküldüğü ve şairin çerçevesinde berceste olduğu bir kalpte incelmek de normaldir, zarifleşmek de.
“Kırlarda çiçekler bensiz açacak.” diye yazmıştı bir dizesinde. Ölüm her insanın tadacağı bir içecektir ve vakti geldi mi şaşmaz bir şekilde herkese ikram edilecektir. Kırda çiçekler, gökte kuşlar, kalabalıkta yalnızlar şairsiz kalacaktır. Şairin yokluğu yaratılmış her şeyi kuşatacaktır ve bir yorgan gibi soğuk mu soğuk bir şekilde saracaktır.
“Bir şehir kadar kalabalıktır, bazılarının yalnızlığı.” aslında bu şairin yalnızlığıdır. En ağır yalnızlıktır bu, en beter, en tahripkâr… Zarif şairi bir kez daha rahmetle anıyoruz. Yüreğimizin bam teline dokunan ve bizleri bazen bir dizeyle dahi farklı hülyalara götüren, iç sesini yüksek tonda nakşeden ve aşk üzere kalemini raks ettiren şair:
“Öyle tütüyorsun ki gözümde,
Hamdolsun hasret çekiyorum.” dizeleriyle dahi ne kadar kalbi olduğunu ispat ediyor ve bu dünyanın yalan olduğunu, bu yüzden de hiç kimseyi kırmamayı ve herkesi sevmeyi, gülüp eğlenmeyi, iyi ve güzel olanı ihmal etmemeyi, umudu ve bu umudun yüreklerinde saklı olduğu çocukları, çiçeklerle kadınları onore etmeyi
“Gülerek karşılayın,
Gülle karşılayın eşlerinizi.
Çocukları sevin.
Dünya ölümlü dünyadır.” dizeleriyle net bir şekilde ifade etmiştir. Umuda, iyiye, güzele, zarife ve şaire dair her şey bu ülkenin insanına yakışır ve yaraşır. Bizler zarafeti yitirdik bugün, inceliği kapı dışarı ettik, sevgiyi katlettik, anlayışı reddettik, hoşgörüye hoşt dedik, birbirimize yanmayı ihmal ettik.
Aşkla hemhal olan ve bunu şiirlerinde ifade eden şair, kalpteki soğuklukların toplumu etkileyeceğini, insanları uzaklaştıracağını ve aşkı sileceğini ima ediyor.
“Eskiden sadece kışlar soğuktu
Şimdi ise, insanlar soğuk,
Yürekler soğuk” Kalplerin şiir okuyarak ısınacağını, inceleceğini ve keskinleşeceğini bilmemiz gerekir. Bu yüzden yaşayan ya da rahmete kavuşmuş olan her şair toplumun ortak hafızasına birer kanaviçe gibi kendi nakşını atmıştır. Onların okunan ve dillere dolanan her dizesi de bu zarafetin oluşmasına temel olacaktır.
Şiirler artık yetim değildir. Okuyan herkes bu şiirleri ve şairlerini sonsuza değin yaşatacaktır.
GÜRHAN GÜRSES