Tam 75 yıl oldu sürüleli topraklarından. Bir millete bundan daha büyük bir zulüm olmasa gerek. Buna sebep İşgalci İsrail Devleti’nin kurulacak olması…
Toprağı olmayan Yahudiler, mazlum Filistin topraklarına göz dikti ve dünyanın gözleri önünde gelip bu topraklara kuruldu. Zulümle inşa ettikleri bu işgalci devlet, tam 75 yıldır bu zulmünü gittikçe arsızlaşan ve kimseyi takmayan bir anlayışla devam ettirmektedir. Küçük çocuklara dahi ateş etmekte, genç kızları sorgusuz sualsiz öldürmekte, Filistin şehirlerine ambargo uygulamakta, temel gıda ve sağlık maddelerinin ulaşımını engellemektedir. Terör devleti tanımı uymaktadır İşgalci İsrail’e.
Arap ülkeleri suspus, dut yemiş bülbüller diyarıdır. Bu dünyada zulme en şahane susan, en harika tepkisiz kalan ve en muhteşem şekilde mümin kardeşini satan ülkelerdir. Yöneticileri hep kraldır, kraliçeleriyse hep yabancı. Kendi ülkelerine ve insanlarına yaşattıklarıysa ne yazık ki hep acı!
Ah mazlum ve mahkum Filistin! Dünya mücadeleyi senden öğrensin; sapanla kurşuna karşı gelmeyi, çıplak elle tankları durdurmayı, ilkel silahlarla uçaklara karşı koymayı… Bu yürek işidir hele söz konusu din ve vatansa düşman her türlü silahıyla gelsin ürkütmez hiçbir Filistinliyi. Tam 75 yıldır büyük felaketi her an yaşamaktadır Filistinliler. Dile kolay dağdan gelip bağdakini kovmanın hikayesidir bu. Utanmadan 700 binden fazla insanı sürgüne göndermenin anlatısıdır. Kimse konuşmaz ve anlatmaz çünkü herkes kördür Filistin’e, sağır ve dilsizdir.
Geri dönüş olacak mı öz topraklarına? Üç beş günlüğüne ayrıldık gözüyle bakanlar tam 75 yıldır evlerine dönemedi. Bundan daha büyük trajedi var mı dünyada? Gözleri arkada kalmıştır gidenlerin. Hatıraları, özlemleri, güzellikleri hep orada vatan dedikleri yerde kalmıştır. Vatan öksüz ve yetimdir onlarsız. Geri dönüş elbet olacaktır. Gitmişlerse öyle ya da böyle döneceklerdir. Dönmek üzere gittiler er ya da geç!
Zorunlu göçe tabi tutuldu Filistinliler; nüfusun yarısıydı bu göçe mecbur bırakılanlar. 14 Mayıs 1948, İşgalci İsrail bağımsızlığını ilan eder Filistin topraklarında ve kara günler başlar. Yağan zifttir Filistin’in üzerine; kahırdır, zulümdür. Şemsiyeleri ellerinden alınır, güneşleri çalınır ve Filistinliler zorunlu göçe mecbur edilir. Bu yüzden 15 Mayıs “Büyük Felaket” anlamına gelen “Nekbe”yle anılmaya başlanır her yıl Filistinlilerce. Bu göç esnasında köyler, ilçeler, şehirler yıkıldı. On binlerce insan öldürüldü ve yüz binlerce insan evinden barkından edildi. Temeli zulümle atılmış bir işgalci devletten adalet beklemek şaka gibi olsa gerek. İnsani bir hak, hal ve hareket beklemek de abesle iştigal etmekten başka bir şey değildir.
Her şeylerini geride bıraktılar; gözyaşlarını, umutlarını, neşelerini ve hatıralarını… Hep geri geliriz umudu vardı ama 75 yıl oldu. Yahudi çeteler toplu kıyımlara girişti. Evi elinden alınan bir insanın haleti ruhiyesini düşünün; bağı, bahçesi, tarlası… Çoluğu çocuğu belirsiz bir geleceğin kucağına atılan; vatansız, sahipsiz ve yalnız… Evinden edilen bir insan nasıl hisseder kendisini? Ülkesine el koyulan bir millet ne yapar? Bilinmeyene bir yarının koynuna sürüklenmek…
Nekbe, Arapça bir kelimedir ve felaket demektir yani İşgalci İsrail’in kurulduğu ve yüz binlerce Filistinlinin kovulduğu gün demektir. Birinin cenneti, diğerinin cehennemi gibi bir durumdur anlatmak istediğim. Bizler mazlumdan yanayız, yani tarafız; cümle aleme beyan ederiz.
“Mutlaka döneceğiz. Mücadele ve birlik dönüşün yoludur.” diyor Filistinliler. Rabbim zulme duçar etsin zalimleri. Felaha erdirsin mahzunları, mazlumları, mahkumları. Amin.
gürhan gürses